İtalya   Gezilecek Yerler   Faydalı Bilgiler   İtalya ile Ticaret   Rezervasyon

 

 
ANILARINIZ

 

“ONUR SERT'in araba ile Italya - Makedonya - Bulgaristan - Arnavutluk seyahati"


 

Türkiye Kapıkule sınırına geldik. Türk gümrük görevlileri ve polisler Aracın muayenesine, zorunlu sigortasına, gümrük triptiğine, uluslar arası sigorta, vergilerine, ehliyet ve plaka üstünde ceza var mı? Diye baktılar. Sonra başka kapıda pasaportlara çıkış mührü vurdular.

 

BULGARİSTAN

Bulgar gümrüğüne doğru ilerledik. Bagaj kontrolü için bagajı açıp üsten baktı iyi yolculuklar dedi. Bulgaristan’a girmiş olduk. Sınır kapısını geçtikten 500…600mt ilerdeki dükkan lardan vinyet almayı unutmayın. Normal vinyet fiyatı 10leva=5€ iken burada 8€ ile 10€ arasında satılıyor.  Bulgaristan’ın yolları çok kötü hatta Sofya tarafına doğru giden otoyolu bile çok kötü yamalı ve tümsekli bir yol. Hız sınırlarına dikkat edin. Bulgar polisi göz açtırmıyor. Vinyet almamak büyük hata cezası yanlış olmasın 500leva = 250€ olduğu söyleniyordu. Bulgaristan Türk konsolosu bile Bulgaristan dan gündüz geçmek daha iyi diye e-mail attı.

 

MAKEDONYA

Makedonya sınır kapısında pasaport kontrolünden sonra üstten baktılar. Makedonya yolları çok güzel biz Makedonya sınır kapısında pasaport kontrolümüz yapıldıktan sonra bagaj kontrolü için bagajı açtık ve kayın valide memleketine geldiği için ağlamaya başlayınca Makedonyalı gümrükçüler hayde dediler ve bagajı kapattılar ve Makedonya ya girmiş bulunduk.

 

      Makedonya nın yolları çok güzel ve bol yeşillikli bir yer, Üsküp’e vardığımız da ilk uğradığımızı yer bit pazarı olan Müslümanların ve Türklerin olduğu aynı bizim pazarlarımız gibi bir pazarı var. Bit pazarı’nın altında Türk çarşısı var ve her şeyi gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz çünkü hepsi Müslümanlardan oluşan bir çarşıdır. Bu çarşıya arabayla girip bakınıyorken Hasan isimli bir kardeşimiz Türkiye diyip bize sarıldı. Ellerini havaya kaldırıp TÜRKİYE TÜRKİYE diye bağırarak gitti. Ailece bu olaya ağladık. içimiz bir hoş olmuştu derken burnumuza gelen enfes bir kokuyla ağzımız sulandı. Zaten yol yorgunuyduk ve açtık hemen bu kokuya yöneldik. Girişte 50m ilerde solda köfteci Ali ve çırağı Yusuf’un dükkanı na girip şahane çok lezzetli köftelerinden yedik. Lezzetli olduğu kadar hesaplıda olan bu köftelerin porsiyonu 120Makedonya dinarı yani 4TL ve tabağınız o kadar çok köfte koyuyorlar ki eminim hepsini bitiremeyecek siniz. Karnımız doymuştu artık şimdi biraz gezi zamanıydı ve köfteci Ali’nin dükkanın ilerisinde cami yi ,Vardar nehrini gezdik ve bu nehrin kenarındaki Cafe, bar türü yerler aynı İzmir Alsancak’ı  anımsatıyordu. Burada nehrin tadını çıkartarak dondurmalarımız yedik ve şimdi dinlenme zamanıydı ve doğru otele gittik. Sabah erkenden kalkıp Üsküp-Ohrid gölü yoluna koyulduk ve yeşilliklerle dolu bu yolun sonunda Ohrid’e vardık. Arabamızı caddedeki otoparka koymamıza yardımcı olan görevli Selim le tanıştık ve her gün açık olan pazarına gidip değişik olan fındığından ve birkaç şey aldıktan sonra ayakkabıcı Namık Kemalle tanışıp bayramlaştık. Pazarın yanındaki cafe de çay kahve molasından sonra Ohrid gölüne girdik ve turladık. Çok nezih sakin ve güzel bir yerdi.

 

ARNAVUTLUK

    Ohrid gölünden sonra Arnavutluğa yol aldık. Sınırı çok kolay geçtik. Arnavutluğun Başkenti Tirana gitmek için dağlı yollardan geçmemiz gerekti ve bu yol çok uçurumlu kalabalık ve bir birini sollayan araçlarla dolu tehlikeli bir yoldur, 50km yakın süren bu yol insanı ürpertiyor. Nihayet Tirandaydık ve sıkışık trafiğin içinde kendimizi bulu verdik. O sırada yanımızdaki araç sahibine Durres’i sordum ve tesadüfen oda oraya gideceğini ve onu takip etmemizi söyledi. Sıkışık trafiğin içindeyken o sırada bir çocuk 12-14 yaşlarında üstü başı pislik içinde pis biz bezle camımızı silip para istedi vermeyince arkadaki kayınpederle göz göze bakışıp bir şeyler çalmak için içeriye bir göz attı ve kayınpeder de vurmak için elini kaldırdığı sırada trafik açıldı ve yol aldık. Tam o sırada viran evler pislik içindeki sokaklar derken bir arabanın tacizine uğradık.

 

Artık şehir merkezinin kalabalığından kurtulup çevre yoluna çıkınca uzun sakin bir yol sizi bekliyor. Yardımcı olan bu adam dörtlülerini yakıp bizi de durdurdu tabi çok şaşırdık ne oldu diye sorduğumuzda “araç lambalarlını gündüzde olsa yakın polis ceza yazıyor “dedi ve yine yola koyulduk. Bu kadar iyi ve düşünceli biriyle karşılaştığımız için şanslıydık çünkü Arnavutluk pisliğin ve hırsızın çok olduğu bir yerdi. Arnavutluktaki araçların çoğu  Mercedes ve BMW di. Bunun da sebebi oradaki konuştuğumuz kişilerin verdiği bilgiye göre  illegal araçlara plaka verildiğini söylediler.

 

Durres limanındaydık (Porti) ve bari feribotu için biletimizi aldık. Burada  sağda ve solda özel gişelerden feribot biletimizi alabilirsiniz. İnternetten almak isteyenler buradan da alabilirler. www.greekferries.gr/  burada 4-5 feribot firması vardı. Feribot seferleri eylül ayından sonra tek sefer olarak ve gün içinde sadece gece 23:00 da var. Türkiyede 00:00 iken orda 23:00 bunu da unutmayın.

 

            Biz bileti akşam üstü 19:00 gibi aldık ve 23:00 e kadar vaktimiz var diye yemek için geri dönerken biri Nereye gideceksiniz?diye seslendi.Hemen durdum ve tam limana girerken sağda hem bilet hem cafe gibi tost ve meşrubat içeceğiniz küçük bir yer olan Ermando Diagora nun dükkanına oturduk. Babası polis (Bedri), annesi (Necmiye),kız kardeşi (Anita) ile tanıştık.Bu Müslüman aile ile çok sıcak bir dostluk kuruldu.Sadece Ermando Türkçe konuşa bilyor ve 7 dil bilen genel kültürü çok iyi olan akıllı ve yakışıklı  gelecek vaat eden 18 yaşında bir delikanlıydı.Uzun sohbet sonunda Diagora yı Türkiye ye davet edip limana girdik. Aldığımız acente deki bileti içeri girince checkin yaptırdık.(ister netten isterseniz dışarıdaki özel şirketlerden de bilet alın ama bu checkin olayını unutmayın)verdikleri kart ve numara ile sıraya girdik 21:00 gibi içeri almaya başladılar. Çıkışımızı yapıldıktan sonra gemiye ilk daha girer girmez araçtan aileler şoför hariç herkes indiriliyor. Sadece şoför araçla ileri ilerliyor.Bu gemi yolculuğu 8saat sürüyor ve kamarasız yerde kalacaksanız yanınıza battaniye yastık yiyecek alın. Bu 8 saat süre yolculukta herkes yerlerde çarşaf döşek yatak açıp yatıyorlar. Merdivenler bile uyuyan insanlarla dolu. Klimalar sürekli çalıştığı için içerisi buz gibi kanınız donuyor titriyorsunuz. Bu gemide kendinize çok dikkat edin. Yolculuk 8saat sürdüğü için ister istemez uykuya dalıyorsunuz ve burada çete gibi olmuş kötü niyetli insanların olduğunu unutmayın. Biz ailemle kamaralı oda da kalsak bile içerisini gemiyi görmek için gezerken uyuyan insanları süzen kötü niyetli çok insanada şahitlik etim.Sabah 07:30 de nihayet bari limanına vardık .Yine aileler aşağıda bekliyor ve araç sahibi aracı alıp geliyor.Pasaport kontrolünden sonra bagajda sigara var mı diye sözlü sordu açtırmadı bile yok diyince de by dedi .:))))

 

İTALYA

Bari

Bari de iner inmez Metroya uğradık alış veriş yaptık ve karnımız doyurduk. Hemen Napoli ye yol aldık. Otoyoldan gittik ve 2saat 45dk sürdü 16ero verdik. Türkiye de vize alabilmek için mecburu otel rezervasyonu gerekiyordu ve bende ilk durağımız olan Napoli ye yaptırmıştım.

 

Napoli

Zaten Napoli ye vardığınızda hemen fark edeceksiniz pisliği sefaleti karmaşayı, Evlerin viran, pis, caddelerde ipler gerilmiş çamaşırlar asılı, korsan CD parfüm satan işportacılar kaynıyordu ortalık, sokalar da bul karayı al parayı yapanlarla öbeklenmiş insan guruplarını göreceksiniz ve burada normal insan görmek imkansız gibi çünkü zenci ve uzak doğulu insanlarla doluydu ortalık. Bu kadar kötü ve illegal olan insan selinin içinde bir tek polis göremezsiniz. Otelimizi aramaya başladık ama trafik kitlenmiş ve bağıran bağıranaydı. Zor bela otelimizi bulduk ve pasaportlarımızı verip yemek için dışarı çıktık fakat o kadar insanı korkutan bir yer ki ilk sokaktaki tavukçuda acele karnımızı doyurup otele geri gidip pasaportlarımızı alıp otel sahibine de (Antonio) durumu anlatıp, Napoli den hemen uzaklaştık. Paramız yansın yeter ki bu ucube yerden kurtulalım dedik ve Napoli de yatmaktan vazgeçtik. Siz olsanız ne yapardınız? Otel parasını yakıp Napoli ilçesi Pompei’ye yola çıktık. Allahtan uzak değildi ve Pompei’ye vardık.

 

Napoli-Pompei

   Pompei deki ( Pompeyi  camping) girdik. Tam pompei giriş gişelerinin karşı caddesinde çok yakın bir yerdi. Güzel samimi eviniz gibi hissedebileceğiniz tek katlı bungalov evlerden oluşan, aracınızı tam kapınıza koyabileceğiniz güvenli bir kamping di. Güzel bir gece uykusundan sonra sabah saat 10:00 da tam kampingin karşısındaki Pompei şehir kalıntılarına geçtik. Pompei’ye giriş 11€. Mutlaka uğrayın burada yanardağ patlaması sonucu taş kesilmiş insanları görün. Kalabalık ve büyük bu yerden öğlen 14:00 çıkabildik ve Roma ya yola koyulduk. Yine otoyol dan gittik 3:45 saat sürdü.

 

Roma

            Uzun yolculuktan sonra Roma ya varır varmaz ilk gördüğümüz marketten alışveriş yaptık. Yol üstünde dönerci mısırlı Ahmet’in dükkan’ı görünce yemeden geçemedik. İnternetten bulduğumuz konaklama yerine gittik. Sabah erken saatlerde 09:00 gibi aracımız Aurella Mac donalds yakını coop marketin otoparkına park ettik. Park görevlisine Collosseo-Collesium a nasıl gideceğimizi sorduk. çok iyi niyetli bir şekilde metroya kadar bizi götürdü ve anlattı nereli olduğunu sorduğumuzda Bangladeşli müslüman (Selahaddin) biri olduğunu öğrendik. Metroya günlük bilet aldık ve aktarmalı olan A line bindik. Elimde defterle metro duraklarına bakarken oturduğum yerdeki yanımdaki rahibe zenci kadın bana dokunarak bir şey ler söylemeye başladı. Bu kadın zenci bir rahibeydi bana gülümseyerek konuşuyor ve eli ile de sırtıma dokunuyordu. Bize aktarmanın olduğu yerde yardım edeceğini ve defterimi kapatıp ben yardım edeceğim dedi. Aktarma yerine geldiğimizde bizim için rahibede indi ve bizim aktarma olan B line alt kattaki metro durağına gitmemiz için bizimle birlikte bize yolu göstererek bizi oraya kadar götürdü. Rahibe olmasaydı biz orayı bulmazdık çok karışıktı. Birde aktarma oluşu kötü olmuştu. Bizi B line bindirdi. Bu tatlı iyi niyetli rahibeyle  ailece sarılıp vedalaştık. Metrodan iner inmez tam karşımızda Collosseo-Collesium vardı.Burası inanılmaz kalabalıktı. Coleseo-Collesium (12€ bilet fiyatı) girmek için bilet gişeleri bile uzun bir kuyruktan oluşuyordu. 2 saat gezdikten sonra meydana doğru yürüdük Palatino kalıntıları, Piazza Venezia sarayı F.Di Trevi (Aşıklar çeşmesi) vardık. Burası da inanılmaz kalabalıktı. Bandolu kafası tüylerle dolu komik askerlerin geçişini izledikten sonra Trinita Dei monti (İspanyol merdivenlerine) geldik. Bundan sonra dışardan Vatikan katedralini gördük, tekrar metro ile Aurello’ya geri döndük. Fakat geri dönerken metro da başımıza kötü bir olay geldi. İlk metrodan sonra aktarmalı olana bindiğimiz sırada bir bayan cebimden cüzdanımı çektiği sırada benim kolumdaki dizüstü metro fren sıkmasıyla bayanın koluna çarptı ve cüzdanımı elinden yere düşürdü. Bu sırada başka bayan beni uyardı beyefendi cüzdanınız düştü diye. Ben hala farkında değildim olayın o sırada arkamda duran kayınpederin cebine elini sıktığı sırada elini yakalamış ve beni uyardı işte o anda anladım ki cüzdanım yere öylesine düşmemiş kadın çalmıştı. Akşam üstü 17:00 gibi Floransa ya yol aldık.

 

Floransa

            Çok düzgün düzenli temiz bir yer. Kalmak için yer baktığımızda yer bulamadık bütün oteller dolu idi. Nezih olan bu yer insana huzur veriyor. 1 saat Floransa tutundan sonra Arno nehrinde küçük bir dinlenme sonrası Pisa ya yola koyulduk. Floransa da Senyörler Meydanı (Piazza della Signoria) gezdik. Tren garı ve merkezi dolaştık.

 

Pisa

            Akşam 21:00 gibi Pisa ya vardık. Hemen netten ayarladığımız otele girdik. İnanılmaz güzel büyük şık samimi tek katlı bungalov evimize yerleştikten sonra Carrefour alışveriş merkezine gittik. 23:00 gibi yemeğimizi yedik ve evimizin bahçesinde birer duble martini eşliğinde ılık ılık esen rüzgarın yüzümüze vuruşunu hissederek Pisa kulesini seyretmek çok güzeldi. Sabah kahvaltıdan sonra 11:00 gibi otelden ayrıldık. Doğru Pisa kulesine gittik çok kalabalık ve alışveriş yapabileceğiniz bir sürü dükkan sizi bekliyor. Mutlaka pazarlık edin. Zaten kuleye girmeden önce işportacı zencilerin sattığı çok çeşitli şeyleri göreceksiniz. Pisa kulesine giriş ücretsizdir. Yalnız içeride bulunan kilise girişi paralıdır. Tam Pisa kulesi önünde karşılaştığımız Adanalı İrem ve arkadaşı ile biraz sohbet ettikten sonra bol bol resim çekmek ve alışveriş bizi bekliyordu. 3 saatin sonunda nihayet Pisa kulesinden çıktık. Pisa merkezde köşe yol üstünde odun ateşinde yapılan gerçek pizzadan yedik. Çok dürüstçe bize malzemelerin domuz olduğunu söyledi. Bizde bunun üzerine domates, mantar ve kaşarlı yaptırdık. Karnımızı doyurduktan sonra Venedik’e yola çıktık.

 

Venedik

               Venediğe gitmek için Floransa, Bologna yolunu izledik. İnternetten bulduğumuz Pesolo yolu sonrasındaki Cavallino bölgesindeki Vella blu camping’e gittik. Çok güzel doğal bir ortamı olan ve çok dürüst kampingdi.

            Sabah kamping ten ayrılıp Punta Sabbioni limanına geldiğimizde orada özel otoparkçılar sizi bana gel bana gel diye çağırıyorlar. Bizde tam limanın karşısında olan bir otoparka aracımızı park edip gönül rahatlığıyla feribot biletimizi alıp(gidiş-geliş=8euro) karşıya geçtik. İndiğimizde tam San Marco meydanındaydık çok kalabalıktı. Buradan içeriye doğru dar sokaklara daldık zaten sokaklardan geçebilmek için minik köprülerden geçmek zorundasınız çünkü her yer sular içindeydi. Burada bir yere gitmek isterseniz tek yol tekne taksiler var onlarla gidiyorsunuz. Biz ailece gondol sefası yapmak için şık süslü püslü olan gondolcuyla pazarlık sonucu 100€ olan gondol gezisini 80€ anlaştık. Aldığımız maskeleri de takıp gondol eşliğinde inanılmaz güzel bir gondol sefası yaptık. Gondoldan inip dar sokaklarda gezmeye devam ederken bir dönerci ve helal yazısını gördük hemen içeri girdik. Iraklı iki müslümanın çalıştırdığı Mustafa ve Yusuf un bu güzel minik ve bir o kadarda lezzetli dönerinden yedikten sonra dar sokaklara geri döndük ve San Marco meydanına geri geldik aynı feribotla Punto Sabione ye geri geldik aracımıza binip Riminiye doğru yola çıktık.

 

Rimini

            Rimini ye akşam geç saatlerde vardık ve yine netten bulduğum otele yerleştikten sonra biraz şehir turu yaptık bu kadar yorgunluğun üstüne güzel bir uyku ile uyanıp doğru plaja gidip denize girdik. Sahil çok uzun büyük ve kalabalık bir kumsala vardı. Kaldığımız otel tam sahilin önündeydi ve aracımızı da otelin otoparkına park ettiğimiz için gönül rahatlığıyla denizin tadını uzunca çıkarttık. Duşumuzu alıp yola çıktık. İlk defa otoyol kullanmayalım dedik ve çevre yolundan gittim. Burada birçok kasabadan geçtik. Zaten deniz kenarından sürekli gidiyorsunuz minik sade tek katlı evlerle dolu bütün yol. Kasabalardan geçerken ister istemez bizim hızımızı kesip zaman kaybına yol açmıştı.

 

Vieste

            Lesinadan Vieste(96km) yoluna sapmıştık. Saat 21:00 olmuştu. Vieste yolu dağlardan indik. İn cinin top atığı sakin bir tek ışığın olmadığı bir ormanlar arasından dağlar arasından geçince 35km sonunda varacağınız bir yerdir. İtalya’nın beklide en sakin yerlerinden biridir. Buraya gelmek gerçekten çok zor ve sanıyorum ki buraya Türk arabasıyla Türkiye den gelen tek Türk biz olmuşuz dur. Dağların arasından geçerken zifiri karanlığın tek ışığın olmadığı bir yerde tek ışık bizim aracın farlarıydı. yerleşim yeri yoktu dağları geçtikçe yeni bir dağ gelişiyordu önümüze ve sürekli yokuş aşağıya iniyorduk ve nihayetinde Vieste’ye vardık. İnanılmaz güzel bir doğa harikası ağaçların ve denizin birleştiği muhteşem sahiliyle bizi büyüle di. Orda netten bulduğumuz kampingde kaldık ve sabah denize girip Bari’ye doğru yola çıktık.

 

Bari dönüş

Bari ye 11:00 civarında vardık Vieste Bari arası 188km idi. Bu saat 23:00 kadar 2 büyük mağazada alışveriş yaptık zaman nasıl geçti anlamadık. Saat 21:00 gemi ye tekrar bindik. Buradan 8 saat sonra tekrar Arnavutluk topraklarında olacaktık.

 

ARNAVUTLUK

            Bu yolculuk sonrası sabah 08:00 Arnavutluk’a vardık. Hiç bu Arnavutlukta durmadan devam ettik 140km sınıra kadar olan bu yolda tam 7 tane polis hız kontrolü vardı. Bir tanesi durdurdu bana kendi dilinde hız yaptın diyordu yalan tabi para koparma taktiği ben korkacağım bir şeyler atarım diye ben İngilizce “I don’t understand” “Can you speak English” diyince beni 1dk tuttu, sonra eliyle git işareti yaptı. Bu olaydan 15km sınırdan geçtik ve Makedonya ya girdik.

 

MAKEDONYA

Yine Üsküp’e gittik orada almak istediğimiz şeyler vardı onları alıp Koçani gittik. Burada otel yok demişlerdi bir güzel otel bulduk. Mutfaklı, jakuzili tam süper bir yer hem de günlüğü kişi başı 8,5€ idi. 2 gün burada kaldık. Hem de kayınvalidemin kasabası Vinica ziyaret ettik orada çocuk iken tanıdıklarını sora sora bulduk. Bize bir hristiyan kadın çok yardım etti. Makedonya daki Türk ve Müslüman kardeşlerimiz bu ülkede hep ağır işlerde çalışıyor. Aldıkları maaş 100€ ile 120€ arası değişiyor. Bu insanlar hala bozulmamış kapıları açık, sadece gece kapanıyor. Biz mahalleye girince tüm mahalle bize hoş geldin dedi. Bu insanlar bu kadar zorluklara rağmen hristiyan-müslüman bir kardeşlik içinde yaşamayı başarmışlar burada hala insanlık ölmemiş.

            Bu arada Türkiye Bursa dan gelen Yunus Emre gençlik merkezi folklor ekibinden 2 öğrenci kayınvalidemi tanıyan evde kaldı. Bir ertesi günü onları Istibanja köyünde izlemeye gittik. Türk ekibini çok fazla alkışladık ve tezahürat yaptık. Onlarda düşünün 17 saat uzakta bile kendini alkışlayan Türk vatandaşlarını görünce çok sevindiler.

 

BULGARİSTAN ve YURDA DÖNÜŞ

            Ertesi günü sabahı yola çıktık. Bulgaristan da Kırcaali-Kardzali babamın 13 yaşında ter ettiği kasabasına uğradık bu kasabanın %90 Türk’tü fakat yolları çok bozuk idi. Zaten Bulgaristan AB nasıl girmiş ben anlamdım. Fakirlik diz boyu yollar çok bozuk yollarda at arabası kaynıyor. Tarlalar at ve öküzler ile sürülüyor. Türkiye ye girmek için Kapıkule vardık. Burada yine malum manzara 4 kapıdan geçtik yine bagaj açtırıldı. Bir hoş geldiniz diyen memur yoktu. İtalya da İtalyan gümrük memurları İtalya ya dönen halkına hoş geldiniz diyip ellerini sıktılar. Bizde acaba bu gelenler ne getirdi kaçak mal gözü ile bakıyorlar. Ne kadar düşündürücü bir tablo değil mi? Başka gezilerde yine sizlerle olmak dileğimle. 

 

Seyahatimiz boyunce cektigimiz bazi fotograflarimiz:

 


Yayin tarihi - 26.09.2010